Tek Devreli ve Çift Devreli Öğrenme

MentalPress 30

Chris Argyris bilinçli ve bilinçaltı akıl yü­rütme süreçlerini incelemeye 20 yılını harcadı. Görüşüne göre, ka­falarımızın içinde nasıl plan yapacağımıza, nasıl uygulayacağımıza ve eylemlerimizi nasıl değerlendireceğimize ilişkin haritalar bulu­nur. Kullandığımız bu haritaların, eylemlerimizi açıklamak için açık bir biçimde ortaya attığımız, teoriler olmadığının çok azımız farkındayızdır. Kullandığımız harita veya teorilerin farkında olanların sayısı daha da azdır. Argyris, hepimizin, eylemlerimizi açıklamak için iki teori kullandığımızı söylüyor: biri söylediğimiz şeylerle tu­tarlı bir teori, ötekisi ise yaptıklarımızla tutarlı bir teori. Savunulan teori, davranışlarımızın temellerini pekiştirdiğine inandığımız dünya görüşü ve değerlerimizden oluşur. Kullanılan teori ise, dav­ranışlarımızın sergilediği dünya görüşü ve değerlerimizden oluşur. Bu iki teori çoğu kez birbiriyle örtüşmez.

Savunulan Teori İle Kullanılan Teori

Bir proje lideri, ekibinde yer alan kişilerden biriyle olan anlaşmazlığını nasıl halledeceği sorulduğunda, şu yanıtı vermişti: Önce anlaşmazlık konusundaki kendi anlayışımı ortaya koyacağım; ardından söz konusu kişiyle, anlaşmazlığı çözme konusunda ne gibi veriler üzerinde anlaş­maya varabileceğimiz konusunda pazarlığa oturacağım. Bu onun sa­vunduğu teoriydi (veya söylediklerinin ardında yatan teori buydu): so­runu birlikte kontrol etme. Oysa bu konuşmayı kaydeden bant çözümü­nün açığa çıkardığı gibi, aslında kendi bakış açısını savunuyor, ekip üyesinin bakış açısını dikkate almıyordu. Bu da onun kullandığı teoriyi (veya yaptıklarının ardında yatan teoriyi) gösteriyordu.

Argyris'e göre, yaptığımız hiçbir şey rastlantısal değildir. Hiç far­kında olmasak bile, eylemlerimizi tasarlarız ya da tasarımımız, kul­landığımızı sandığımızdan farklı bir tasarımdır.

Bu durumda, davranışımızı daha etkili kılmak için ne yapabili­riz? Argyris, bunun için bu iki teori arasında daha büyük bir uyum tutturmaya çalışmamız gerektiğini söylüyor.

Kullanılan Teori: Temel Unsurlar

Argyris'in modelinde, düşüncelerimiz ile eylemlerimizi nasıl ilişkilendirdiğimizi açıklayan birtakım unsurlar var. Egemen değerleri­miz, eylemlerimizle muhafaza etmeye çalıştığımız inançlarımızdır. Hepimizin çok sayıda egemen değeri vardır. Eylemlerimizin bunla­rın birçoğunu etkilemesi ve herhangi bir durumun bunlar arasında bir al-ver dengesini tetiklemesi söz konusudur. Eylem stratejileri, kendimize ait egemen değerleri muhafaza edebilmek için yaptığı­mız şeylerdir. Bu stratejilerin hem amaçlanan—yani öyle sonuçla­nacağına inandığımız—hem de amaç dışı sonuçları olacaktır.

Kullanılan Teori: bir Örnek

Bir yenilik projesi üyesi bir kadın, biri çatışmayı örtbas etmek, öteki de yetkin olmak üzere, iki egemen değere sahip olabilir. Belirli bir anda, bu iki egemen değerin her ikisini de muhafaza etmeye yönelik eylem stratejileri tasarlayacaktı. Örneğin, bir çatışmayla karşı karşıya kaldı­ğında, olabildiğince az şey söyleyecektir. Bu durum bir yandan çatış­mayı örtbas etmeye, öte yandan da yetkin görünmesine yarayacaktır (ya da kendisi öyle ummaktadır)—çünkü tersi durumda en azından yanlış bir şey söyleyebilir. Bu stratejinin hem bu kadın bakımından hem de çatışmaya taraf olan diğer kişiler bakımından çeşitli sonuçları ola­caktır. Amaçlanan sonuçlardan biri, diğer tarafın tartışmaktan vazgeç­mesi ve böylelikle, anlaşmazlığın başarıyla örtbas edilmesi olabilir. Kendisi de pek az şey söylemiş olduğundan, beceriksiz bir insan ola­rak görülmesine neden olacak herhangi bir açık vermemiş olduğunu düşünebilir. Amaç dışı sonuçlardan biri ise, durumun bir çözüme kavu­şamadığını, dolayısıyla tekrarlanabileceğin! düşünerek, tatminsizlik his­sine kapılması olabilir.

Eğer eylem stratejisinin sonuçları istediğimiz sonuçlarsa, o zaman amaçlanan ile sonuç birbiriyle örtüşüyor ve kullandığımız teori te­yit ediliyor demektir. Ne ki, bir eylem stratejisinin hiç de üretken ol­mayan amaç dışı sonuçları da olabilir. Bu durumda, amaçlanan ile sonuç arasında bir örtüşmezlik var demektir.

Argyris bu örtüşmezliğe iki şekilde tepki gösterebileceğimizi söylüyor ve bu iki tepkiye, tek devreli öğrenme ile çift devreli öğ­renme adını veriyor.

Tek Devreli Öğrenme İle Çift Devreli Öğrenme

Amaçlanan ile sonuç arasındaki örtüşmezliğe birinci tepki, egemen değeri tatmin edecek başka bir strateji arayışına girmektir. Sözgeli­mi, biri üretim hattında daha yüksek bir paketleme hızı, diğeri de bu hattın yönetiminde kişisel yetkinlik olmak üzere, iki egemen de­ğerimiz var. Bu iki egemen değere yönelik eylem stratejisi, zaman­larını boşa harcadıkları için paketçileri eleştirip, önlerindeki işi yap­malarını söylemek olabilir. Böyle bir şey gerçekten de üretkenliği artırabilir ve kişisel yetkinlik hissi yaratabilir. Suç bir başkasının üzerine atılmıştır. Değişim egemen değerde değil eylemde olmuş­tur. Buna tek devreli öğrenme denir.

Bir başka olası tepki de egemen değerlerin kendilerini sorgula­maktır. Örneğin, genel çalışma kalıpları veya kalite kontrolü bağla­mında, üretkenlikte artış sağlama değerini gözden geçirebiliriz. Hatta, kendi yetkinliğimizin doğrudan doğruya paketçilerin çalış­masına yansıdığı biçimindeki kendi görüşümüzü de sorgulayabili­riz. Bu sorgulamanın sonucu vardiya kalıplarının veya işçilerin so­rumluluklarının gözden geçirilmesi ya da üretkenliğin bazı yönle­rine ilişkin sorumluluğun takım liderlerinden birine aktarılması olabilir. Eski egemen değerler bir yana bırakılıp, onların yerini ye­nileri alabilir. Bu durumda, hem eylem stratejisi hem de egemen de­ğer değişmiştir. Buna da çift devreli öğrenme denir.

Çift devreli öğrenme bilgi paylaşımı konusundaki "savunmacı refleksleri" kırmamı/a yardımcı olabilir. Savunmacı refleksler, teh­dit veya değişim karşısında değişimi görmemizi engelleyerek sta­tükoyu muhafaza etmeye çalışan eylem stratejileridir. Bu türden sa­vunmacı refleksler yenilikçiliğin can düşmanıdır.