Soda Makinesini Yumruklamak

MentalPress 30

İşyerinde öfkenin fiziksel olarak yansıtılmasına ilk kez tanık ol­duğumda, yüksekokuldaydım. Kampus gazetesinin ofisi, iki adet içecek otomatının bulunduğu koridorun karşısındaydı. Ga­zetenin muhabirlerinden biri çabuk parlayan bir tipti; ama hepimiz ona toleranslı davranıyorduk. Ne de olsa en başarılı, en sıkı mu­habirlerimizden biriydi; bu yüzden onun öfke patlamalarına (bu arada bol bol küfür de ediyordu) katlanmak zorunda olduğumu­zu düşünüp bunları görmezden geliyorduk.

Bir gece öfkesi iyice kontrolden çıktı. Ofiste, kafese kapatılmış bir köpek gibi volta atmaya başladı. Sonunda dayanamayıp koridora fırladı. Kendine kola almaya çalışan masum bir kız öğrenci korkuyla yerinde sıçradı.

Öfkeli genç adam, birden kola makinesinin yanında bitip "de­pozito yok iade yok" yazısının tam üstüne bir yumruk indirdi! Bozuk parasını hala elinde tutan diğer öğrenci geri çekilip kendim merdivenlere zor attı.

Kola makinesi yine şiddete maruz kalmıştı. Üstelik öfkeli meslektaşım bu kez ona bir tekme de yapıştırmıştı.

Muhabir, iki sağ kroşe denemesi daha yaptıktan sonra durdu. Binadan çıkarken göğsü inip kalkıyor, bir yandan da soluklarının sonunda homurdanıp duruyordu.

Hepimiz kendimizi tutamayıp gülmüştük; ama ben bu olayın üzerinde çok durmuştum. Birincisi, masum bir soda makinesini teklemeyen birini görmek insanı huzursuz ve tedirgin ediyordu. İkincisi, bu adamın bir dahaki sefere neler yapabileceğini düşünüp endişeleniyordum. Bundan sonraki hedefi ne -ya da kim- olacaktı acaba? Fotokopi makinesi mi? Çikolata makinesi mi? Ben mi?

Genç adam çok geçmeden okuldan ayrıldı; onun Birleşik Dev­letler Ordusu'ndan Özel Kuvvetlere katıldığını duyduk. Çok ye­tenekli olmasına karşın, hiç kimsenin onun gidişine üzüldüğünü sanmıyorum. Ne zaman ne yapacağı belli olmayan biriydi; herkes onun tepkilerinden çekindiği için kimse kendisiyle çalışmak iste­miyordu.

Bu olayın üzerinden yıllar geçti. Ne yazık ki artık hepimiz, işyerindeki sözel ve fiziksel saldırganlık üzerinde durulması ge­rektiğini biliyoruz.

ABD Çalışma Bakanlığı, her yıl iki milyon Amerikalının işye­rinde şiddet kurbanı olduğunu ileri sürmektedir. Şiddet vakaları arasında ısırmalar, çimdiklemeler, yumruklar, tırmalamalar, tek­meler, tokatlar görülmektedir. En kötü senaryo elbette bir ça­lışanın işyerinde birini öldürmesidir. Ne yazık ki bu, öfkelenip te­lefonunuzu fırlattığınızda, kapıyı tekmelediğinizde ya da bağırıp küfretmeye başladığınızda yöneticilerin aklında bulunması gere­ken bir senaryodur.

Siz, hayal kırıklığı ya da öfkenizin neden olduğu nöbetin üze­rinde durmaya gerek olmadığına inanabilirsiniz. Sonuçta çok sıkılmış ve içinizi biraz olsun boşaltmışsınızdır. Ancak patronu­nuz öyle düşünmez. O, kontrol edilemeyen duyguları potansiyel tehlike olarak görür; bu konuda sizinle konuşma ihtiyacı duyar; bunu kişisel dosyanıza kaydeder ya da ikisini birden yapar.

Bunun bir nedeni, patronun diğer çalışanların (ve kendisinin) güvenliğini düşünmesidir. Aynı zamanda birçok yönetici, üstle­rinden kesin talimatlar aldığı için, agresif davranışları yakından gözleme gereği duymaktadır. ABD Çalışma Bakanlığı'na göre, işyerindeki şiddetin işverenlere yılda 36 milyar dolara mal olduğu tahmin edilmektedir. Isırılan, çimdiklenen ya da bir şekilde yara­lanan çalışanlar da iyileşip kendine gelebilmek için iki ya da üç gün izin talep etmektedir.

Şirketler, potansiyel şiddeti göz ardı etmeleri halinde, mahke­melik olmaktan da çekinmektedir. Yasalar, çalışanların zarar gör­mesini engelleme konusunda şirketleri sorumlu tutmaktadır. Fork-lift emniyeti de, bir çalışanın resepsiyon görevlisine küfretmesi­ni engellemek de bu sorumluluklar arasındadır.

Gördüğünüz gibi, siz küçük çıkışlarınızı sorun edilecek bir şey olarak görmeyebilirsiniz; ama bunlar patronunuzun gözünde bü­yük sorunlar yaratma potansiyeli taşır. İşe gelememeye, verimli­liğin azalmasına ve hukuki meselelere yol açabilir. Patronlar da bunlardan nefret eder.

Şunu unutmayın: Patronunuz sizin küçük saldırganlıklarınızı —bu bir makineye vurmak ya da bir iş arkadaşınızın kolunu yum­ruklamak olabilir— not ettiğinde, işten geçici olarak uzaklaştırıl­manıza ya da kovulmanıza neden olacak yazılı belge var demektir. En azından patronunuz, öfke yönetimi kurslarına katılmanızı isteyebilir. İş arkadaşlarınız da, siz ne kadar gizli tutmaya çalışırsanız çalışın, bunu kısa sürede öğrenecektir.

Bu nedenle eğer hayal kırıklığı ya da öfke yaşıyorsanız, İçi­nizden sandalyenizi camdan dışarı fırlatmak geliyorsa, bu duru­mun üstesinden gelmek için yapabileceğiniz şeyler var.

Öncelikle bir sorununuz olduğunu fark edin. Birçok kişi, "Ben bu değilim. Kendim gibi davranmıyorum" diyebilir. Kimi zaman aile bireylerinden biri ya da bir arkadaşınız da davranışınızla ilgili olarak aynı şeyi hissedebilir; bu, bir şeyler yapılması gerektiğini kanıtlar.

Stresinizi kontrol altına almak istiyorsanız, şunları denemelisiniz:         ,

Bir iş günlüğü tutun.

Sadece işyerinde sizi rahatsız eden olayları değil, bunların üs­tesinden nasıl geldiğinizi de yazın. Belirli bir kişi, olay ya da zamanla ilişkili olan stres kaynaklarını araştırın. Bir şeyin üs­tesinden daha kolay gelmek ve stresi azaltmak için neler ya­pabileceğinize dair notlar alın.

Doktora gidin.

Tam bir check-up' tan geçin. Stres, fiziksel rahatsızlıkları tetikleyebilir ve eğer fiziksel açıdan zorluklara göğüs gerecek kadar güçlü değilseniz, sorunların üstesinden gelmeniz daha zor olabilir. Ya da belki yaşadığınız zihinsel sıkıntının fiziksel nedenleri vardır.

Hareket edin.

Küçük bölmelerde ya da hareket olanağının kısıtlı olduğu alan­larda çalışmak stres ve sıkıntıyı artırabilir. Bazdan buna "ma­sa başı öfkesi" ya da "kabin öfkesi" adını vermektedir. Günde birkaç kez bölmenizden ayrılıp merdivenleri kullanarak başka bir kata çıkın, tuvalete gidin, koridorda yürüyüp kendinize bir bardak su alın. İş arkadaşınızla telefonda konuşmak ya da e-posta aracılığıyla haberleşmek yerine, mesajınızı onun yanına giderek iletin.

Dışarıda yiyin.

Yemeğinizi masanızda yemeyin; bu size sadece yirmi dakika kazandırsa da dışarıda yiyin. Kimseyle konuşmak istemiyor­sanız, kulaklığınızı takın ve sesli kitap ya da insanı rahatlatan bir müzik dinleyin. Öğle tatilinde kısa bir yürüyüş yapmak ya da en azından binanın dışına çıkıp hava almak çok iyi fikirdir. Bu, patronunuzu rahatsız etmez; aksine, çok çalıştığınız ve stresli olduğunu zamanlarda kendinize gelmenizi sağladığı için onun da İşine gelir. Gerektiği zaman mola vermeyi bilin.

Kişisel meselelerinizi belirleyin.

Strese yönelik tepkiniz işyerinde patlak verse de sorunların kaynağı aslında özel yaşamınız olabilir. Birçok insan kaynakları departmanının çalışanlara destek olmak amacıyla oluştu­rulmuş programları vardır. Çalışanlara sunulan olanakların yer aldığı son kitapçığı inceleyin; böylece şirketinizin sunduğu bütün hizmetlerden haberdar olabilirsiniz. Bunlar arasında spor salonu ya da bakım merkezi indirimleri, başka kaynaklar aracılığıyla sunulan finans ya da aile danışmanlığı yer alabilir. Eğer değerli bir çalışansanız, patronlar kişisel taleplerinizin gerçekleşmesi için size iş saatlerinde esneklik tanıyabilirler. Önemli olan, stresin nereden kaynaklandığını bilmeniz ve son­ra bu stresi en aza indirmek için yollar bulmanızdır.